Posts Tagged ‘ şiir ’

İyi Aşklar Seni Hatırlatır

İyi Aşklar Seni Hatırlatır

Her tarafı tarumar ederek çekil yüreğimden. Bir tek hücre bile kalmasın tecavüze uğramamış. Damarlarımı öyle bir hırpala ki bir daha kendine gelemesinler ve kan akışını öyle bir yavaşlat ki kalbim atmasın. Sıkıcı ve ölgün bir güne uyanayım.

Sevmek dediğin güzel bir duruş, güzel bir yanılgı ya da senin yapay değerin olsaydı eğer. Ki maalesef ben çok büyük yanılmışım. Çünkü ellerimde bir çikolata ya da bir çiçek yoktu, ceplerim bomboş, gömleğimin arası boş, madalyalar takınamamışım.

Aşksız geçen bir ömür anlamsızdır. Yazılan yazı, atılan adım hatta her şey biraz anlamsızdır. Bir adam bir kadını pas geçip bir düşünceye âşık olabilir. Bir ütopyaya, bir hayalete… Kaybolur, ama olsun yaşamak bunu gerektirir. Ötesi sonsuzluktur. Sonsuzluk korkutucudur…

Değerli olan belki de okunmamış bir kitap, yaşanmamış bir aşk ve kaybolan bir hayattır… İyi bir adam, iyi bir kitap yazdığında, iyi bir aşk yaşadığında ve hayat sahnesinde var olmaya başladığında belli olur. Şiir okumaya devam ederse, şiirsel konuşur, şiirsel davranmaya devam ederse o iyi bir adamdır, iyi tanımının da çok üstündedir. Yoksa kendine acıyıp ağlama yavşaklığı ya da güçsüzlüğü, döktüğü gözyaşları bir tonda olsa kimseyi iyi adam yapmaz. Aşk batılı yener, iyi adamları ayağa kaldırır ve kör kuyuları kapar.

Zamansız döner sevgi kalplerimize. Zamansız hatırlatır kendini yeniden. Hiç beklemediğin bir anda, seni görünce bende aşk, sende zor zamanlar yaşatır. Hadi takın altından maskelerini ve düşürme gardını. O mükemmel insanın, mükemmel beyninin, berbat tasarımını. Sen bu aşkı hangi kıskançlıkla, hangi ihanetle ve hangi yalanla karıştırıyorsun? İyi aşklar tanrıları hatırlatır. İyi aşklar seni hatırlatır ve aşk kitaplarına, şiirlerine inanmayanları hatırlatır. İyi aşklar kaybedilen yapay değerleri, kötülükleri ve ölümü hatırlatır.

Artık ölümlerden korkmuyorum çünkü her gece uykuya aşkla gidiyorum. Ne mutlu aşktan ölene, aşktan, aşkla kaybedene…

Alican ÖZER

ozeralican@hotmail.com

fd

Toplum Biter, Yaşam Ölür

Toplum Biter, Yaşam Ölür

Kendimden önce bir şeylere değer vererek başladı hayat. Önce anne’mi çok sevdim, sonra baba’mı. Oyuncaklarım kıymetlim oldu, kalemlerim, kitaplarım, öğretmenim. Bir sabah uyandığımda annem bana hayatla ilgili çok önemli şeyler söyledi. Akşam babam çok önemli şeyler anlattılar bana. Soğuk yüzler, berbat laflar filan, sonra annem ve babam öldü. Güzel yazı dersinden ilk sıfırı aldığım gün kalemlerim öldü. Edebiyatta şiir ezberleyemedim, tek ayaküstünde bir ders bekledim, hiç bitmeyecek dersler boyu umutla bekledim, kitaplarım öldü. Biraz biraz eksiliyordum işte belki de bir basamak sonra ölecektim. Bir öğreticiye ihtiyacım kalmamıştı, hızla tırmanmalı basamakları ve çıkabildiğim en yüksek basamakta ölmeliydim. Benden önce öğretmenim öldü.

Tanrıyla çok yanlış ortamlarda tanıştım. En zor zamanda, gece korkulu rüyada, karanlıkta ve ölümlerde… Uzun bir süre tanrıyı sırtımda bir yük gibi taşıdım. Sonra kalbime taşıdım, düşündüm. Çok düşündüm. Hani insan birine âşık olurda ara ara hala aşık mıyım diye düşünür ya? Yine bir gece düşündüm. Sabah uyandım Tanrımı öldürmüşler. Lanet olasıcalar şimdi yeni bir Tanrıya inanmamı istiyorlar. “Ulan bir anlık, ufacık bir anlık yaşamımda Tanrımı bile öldürdünüz” diye haykırdım kimseler duymadı. Annem, babam, diğer arkadaşlar hep birlikte inandık diye and içtik. Felsefe’yi kendi ellerimizle öldürdük. Dedem öldüğünde bir umut oturduğu koltuğu yokladığım gibi kalbimi yokladım Tanrı yoktu. Bir ölü gibi yoktu.

Yeni adamlar yaratılıyor. Önce annem, babam değişiyor. Karşı komşu Ayşe Teyze, emekli Salih öğretmen bile değişiyor. Arkadaşlarım… Tanrım… Neler oluyor size? Değişen bir nesil, kaybedilen bir yarım asır demek, değişmeyin ey insanlar. Anne neden yeni tanrıyı öğütlüyorsun? Baba yeni tanrının resmini çizmeyi nereden öğrendin?

Önce anneler eli kanlı, gözü yaşlı gelir evlere. Sonra babalar dolu cüzdanlar, donuk suratlar ve kaybedilmiş binlerce şeyle. Biraz eskiye özlem, çekip giden kutsala ağlayış. Sonra epey alıştık yeni düzene. Oturduk çay içtik onlar güldü, eğlendiler ben gülemedim… Devrimin öncüsü de, maskarası da, en büyük mağduru da kadınlar… Duygusal kadınlar, ürkek kadınlar, ah yalancı kadınlar…

Adamlar sıra sıra dizilmişler ölümü bekliyor. Ellerinde silahla ölümü bekliyor. Sıra sıra çocuklar dizilmiş ölümü bekliyor. Taramalı tüfeklere kurban olmayı bekliyor. Ölmeden önce büyükçe bir salona aldılar bizi. Önümüze güzel bir et koydular. Birazda şarap… Tüm çocuklar bir güzel yedik etleri. Bir değerliyiz bir değerli, bir görseniz. Sonra babam çıktı kürsüye, sonra diğer adamlar. Bize öyle adamlar anlattılar ki kendimden utandım. Gerçekten böyle adamlar var mıydı? Kısacık ömrümde boktan işler başarırken bile doğru yolda yürüyerek sonuca ulaşamazken, yampiri yollardan başarılı sonuca ulaştığımı deneyimlemişken. Bu koca koca babalar nasıl bu kadar dürüst kalabiliyorlar? Bu adamlar mevcut sistemi nasıl onaylayabiliyorlar? Yoksa korkuyorlar mı Tanrıları ölecek diye, çocukları ölecek diye? Korkudan neden çocukları öldürüyorlar?

Ey değişimin yolunda aynı yolda yürüdüğümüz kardeşim. Bir gün gelecek ve sen burada olmayacaksın. Gerçeklere inanan üç-beş kişi bile yeterken, gerçekten içten bir onay bile yeterken gerçekler için ölmeye. Sen neden yalan söylüyorsun? Sen neden korkuyorsun ve kaçıyorsun? İnanç denen o naif, o en kutsal ve aynı zamanda en esnek şeyi neden esnetiyorsun? Sen sevgimi neden incitiyorsun? Sen bu ölü gerçeğin etrafından çekil git. Koş eğlenceye, zevke, yanlışa ve safsatalara. Ben leşimin yanında sonuna kadar beklerim. Yinede akbabalara yedirmem. Leşimle beraber, cansız bedenimi akbabalar yiyene kadar. Şimdi çekil git. Güzel bir yatakta öl, güzel bir morga sokul ve güzel bir kabristana gömül…

Değer verdiğim her şey birer birer ölürken. Geriye sadece huzurlu bir ölüm isteği kaldı içimde. Mademki yeni Tanrı yaşamayı haram etmiş öyleyse huzurlu bir ölüm ihtimaliyle yaşarım bende. Hiç kimseye suç bulmuyorum. Yazılan, okunan ve oynanan bu. Yinede bu derin yalnızlık için, hiç kimseyi biraz suçluyorum. En büyük korkum gerçek ölümün öncesinde ölmek… Bu sahte ölümün gerçekleşme ihtimali büyük. Mesela bir sabah uyanamadım, dedemin boş koltuğu gibi yatağımı yokladım, ben yoktum. Kaybettik sanmayın, büyük ihtimalle ben ölümü de öldürdüm…

Alican ÖZER

ozeralican@hotmail.com

andy-warhol-knives

Yavşaklık Cenneti

YAVŞAKLIK CENNETİ

Korkuyorum sevmekten

Korkuyorum sevilmekten

Bazen öyle çok nefret ediyorum ki nefes almaktan

Korkuyorum kalp çarpıntımdan

Korkuyorum beynime giden sıcak kandan

Korkarım ki artık yaşamıyorum

Çünkü çok korkuyorum otuz beş yaştan

 

Korkuyorum hayallere kapılmaktan

Ve çok korkuyorum hayallerin peşinde gitmekten

Korkuyorum yer değiştirmekten

Korkarım ki bu koltuğa bağlandım

Korkuyorum değişmekten

Issız sokaklarda yürümekten

Ve putlaşmaktan

Korkarım ki bende biraz putlaşıyorum

 

Çok korkuyorum bunu bir şiir algılamanızdan

Ve çok korkarım beni şair sanmanızdan

Ya da cümlelere bulaşacak biraz bilgelik yanılgısından

 

Korkmuyorlar sevmekten

Ve hiç korkmuyorlar sevilmekten

Korkmuyorlar yaşamaktan

Ve hiç korkmadılar öldürmekten

 

Korkarım ki bende onların bir gerçekliğiyim

Onların sizlere sunduğu bir gerçeklik

Ben ben olamamaktan çok korkuyorum

 

Hiç korkmuyorlar yaşlanmaktan

Korkarım ki bir son yok onların dünyalarında

Oysaki adalet bir sonuç gerektirir

Yaşamak ölmeyi

Sevmekte sevilmeyi getirir

Ancak korkarım ki ben kalbimi kaybediyorum

Çok korkuyorum onu yitirmekten

Saklamaya çalışıyorum

 

Açlık geliyor aklıma

Bebeklik geliyor

Alıştığım üç öğün geliyor

Paşa çocukluğum geliyor

Hükümdar babam geliyor aklıma

Büyüyünce hükümdar olmak geliyor

Hükümdar sıfatları takınmak için

Bir yavşağa evrimim geliyor

 

Büyümek için eğildik

Hükümdarlık için eğiliyorum

Ve hükümdar olduğumda eğileceğim

Ve şimdi durmadan büyüyor

Ve durmadan acıkıyorum

Durmadan mahrum bırakıp

Durmadan mahrum bırakılıyorum

Yavşaklığı sevgiye

Aptallığı inanca bağlıyorum

Ve sonra bütün kutsalı yıkılıyorum

Aşağılık kahraman,

Kahraman bir korkak oluyorum

 

Ey fani, kork bu kelamlardan

Kork çünki,

Bu bir yavşaklık cennetidir

Attığım her adımda biraz daha korkuyorum

Korkarım ki ben korkulacak adımlar atıyorum

 

Ben aslında sevmekten değil

Sevilmemekten

Ölmekten değil

Yasaklanmış yaşamdan çok korkuyorum

 

Alican ÖZER

ozeralican@hotmail.com

lb

Yol

YOL

Yapayalnız yürümektir kimi zaman

Yalnız ve tek

Issız sokaklarında çok yönlü yolların

Sağa sola bakmadan bildiğin en doğru yolda yürümektir

***

Karanlık sokakların tenhasında

Bir ışık hüzmesinin altına sığınmadan

Çığlık atan karanlığın

En engebeli yerinden yürümektir

***

Düşe kalka giderken

Bilirsin bu yol senin

Korkularınla karanlığını açtığın emek senin

Yol senin…

***

Bakarlar ardından boş boş

Saparlar yan sokaklara

Bazen bir ışık hüzmesi altı

Karanlıkta gittiğin yollar

***

Hiçbir şey acıtmadı yüreğimi

Bu yollarda gezerken

İçimde buruk sevinçlerim

Üzerimde ateşten gömlekler

***

Gün gelir ki mahşere kalır bir adım

Ne ışık hüzmeleri ne yan yollar

Yürürsün yoluna doğru

Dimdik adım adım…

Alican ÖZER

ozeralican@hotmail.com

—Şiir—

Sevgiliye..

Bir ışıksın gözlerimde pırıl pırıl

Bir gölgesin gözlerimde kapkaranlık

Bazen gecenin karanlığında

Ay ışığında beliriyor gölgen

***

Ama işte bir umut…

Bir evin var içimde

Herşey var içinde

Ama sen yoksun yanlızlığım var…

Alican ÖZER

———————————————————————————————————————————————————————————

SEN..

Sen karanlıklar kadar büyülü

Melekler kadar güzel ve narin.

Papatyalar gibi sade

Meltemlerin getirdiği hoş bir koku

***

Yavaş yavaş akan gözyaşım

Kalbimde nehirler oluşturan bir su

Suların içinden bana güller verirdin

Sen aslında çok güzeldin.

Güzelliğinle geçen güzel zamanlar hep güzeldi…

Alican ÖZER

———————————————————————————————————————————————————————————–

Kederliyim

Bir vapurdayım gidiyorum

Bakıyorum batan güneşe doğru

Hayat bir film şeridi gibi gözlerimden akıp gitmekte

Umut tükenmektedir artık

***

Duygularımın kalbimle yaptığı savaş sona ermekte

Ve artık kalbimin yenilmekte olduğunu

Her şey için çok geç olduğunu düşünmekteyim

Düşüncelerimin beynimle savaşında

Ağır bir yenilgi daha almamdandır bu hüznüm

***

Ve artık uzaklarda olan mutluluğun

Kalbimde bitmekte olduğunu bilmekten kederliyim…

Alican ÖZER

———————————————————————————————————————————————————————————-

Barış

Bugün buruk sevinçlerimi bırakarak geldim çayırlara…

Kalbimin tam ortasındaki parçayı güneşe yama ettim

Vicdanımdan bir parçayıda insanlığa armağan ediyorum

Barış olsun diye.

Sadece dünyada barış olsun diye…

Alican ÖZER

Ansızın

Hayat yolculuğunda

Yürüken yavaşça

Şen şakrak

Kuralsızca…

***

Ansızın kara bulutlar çöküverdi

Ardından bir fırtına

Çığlıklar..

Girdaplar içinde kayboluyorum!…

Herşey Gönlünüzce Olsun…

Alican ÖZER