Posts Tagged ‘ kılavuz ’

Doğru Hayat

Doğru hayat kılavuzunu elime aldığımda çok heyecanlıydım. Daha rahat okuyabilmek için odanın ışığını arttırdım. Siz diye başladı cümleler, başarabilirsiniz diye bitti genellikle. Uzunca bir zaman geçmiş farkında değilim. Gözlerim sulandı bir anda. Masanın üzerindeki peçeteye uzandı elim. Peçeteyi, yarılanmış kitabın arasına koyarken mutluydum. Her gün yatağa gitmeye üşenen ben, içimdeki enerjiyle yerimden kalktım. Dişlerimi fırçaladıktan sonra yatağa yattım.

Ertesi gün büyük bir heyecanla işe gittim. Bugün diğer günlerden daha önemliydi sanki. Bugün benim için dönüm noktasıydı. Şirkete gidip, masamda ilk kahvemi yudumlarken kapı çalındı birden.  Başımı kaldırmadım hiç, göz ucuyla baktığımda içeri girenin yönetici asistanlarından Elif olduğunu gördüm. Önümdeki finansal analiz raporlarını incelerken.“Ne var?” diye sordum. Elif masamın önündeki bir koltuğa oturduktan sonra “Nasılsınız?” dedi. “İyi” diye geçiştirdim. Sonra derin bir sessizliğe büründü oda. Ben finansal analiz raporlarını incelemeye devam ediyordum. Elif içindeki mahcupluğu ve üzüntüyü sessine yansıtır bir biçimde “Ben aslında, geçen gün eve giderken ayağınızı burkmuştunuz. Nasıl oldunuz diye sormaya gelmiştim?” dedi. Kafamı kaldırdım. “İyiyim, biran önce şu finansal analiz raporları hakkında çalışmam gerekiyor.”dedim. Elif yerinden kalktı ve kapanan kapının sesi duyuldu.

Bütün gece kitabı okuyarak sonunda bitirmiştim. Artık daha da mutluydum. Masadan bir kâğıt aldım ve her şeyi planladım.

Ertesi sabah müthiş bir titremeyle uyandım yeni güne. Her tarafımdan terler fışkırıyordu. Atletimi sıksanız şakır şakır ter akacaktı. Bu halde işe gitmem mümkün değildi. Şirkete telefon etmek için yerimden doğrulduğumda başım dönüyordu. Telefon ettikten sonra daha fazla yürüyemedim ve kanepenin üzerine kendimi bıraktım. İşe gitmeyecektim ama kim bakacaktı bana? Çok bitkin ve yalnızdım. Hastalığın şiddetiyle beraber yalnızlığın şiddeti de her geçen gün arttı. Fakat dimdik sapa sağlam durmalıydım. Öyle diyordu doğru hayat. Gözlerimden yaşlar gelirken dimdik durmaya çalıştım. Takatim yoktu. Kanepenin üzerine yuvarlandım. Günler geçiyor ve sadece şirketteki sekreterimin sesini duyuyordum. Onun dışında geceleri kendi inlemelerimi ve başımdan gitmek bilmeyen ateşin verdiği sıcakla ağzımdan çıkan sıcak nefesimi hissedebiliyordum.

İştahsızlıktan bir şey yiyemediğim, zoraki dolapta kalan bir iki parça şeyi yedikten sonra kustuğum dakikalardan birinde. Birden telefon çaldı. Arayan Elif’ti. “Nasılsın?” dedi bana o her zamanki sıcak içten gelen sessiyle. Konuşamadım. Belli belirsiz “fena değilim” çıktı ağzımdan. Bu ses güzeldi işte. Birkaç günde yıllanmış yalnızlığımı aldı götürdü birden. Kitaba ilişti gözüm aniden. Doğru bir hayat var mıydı? Kimin gerçeği kime göre doğruydu?

Alican ÖZER

ozeralican@hotmail.com